18 Mart Çanakkale Zaferi
18 Mart Çanakkale Zaferi Hakkında Detaylar
Etiketler | 18 Mart Çanakkale Zaferi mesajı |
Çanakkale kurtuluşu | 18 Mart Çanakkale sözleri |
Kategori | Güzel Sözler |
18 Mart Çanakkale Zaferi | konusu 75698745645 Kez ziyaret edilmiştir |
Yazar | Çanakkale |
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Gurur duyduğumuz bu özel gün ile ilgili bugünden araştırmalar başladı. 18 Mart Çanakkale Zaferi mesajları ve sözleri yoğun ilgi görüyor, çanakkale zaferi nin tarihi kısaca çanakkale zaferi tarihi çanakkale zaferi 18 mart çanakkale zaferi nin anlam ve önemi kısaca çanakkale zaferi şiirleri çanakkale zaferi sözleri
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ MESAJLARI
Düşmanda imkân vardı, Mehmetçikte iman. İşte buydu, Çanakkale’yi geçilmez kılan…” Canını vatana siper etmiş, cesaretiyle destan yazmış tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz…
Yoktu ekmeği aşı. Yoktu toprağı taşı Çanakkale’yi taşımıştı sırtında. Mangal yürekli bir on başı.. Çanakkale Zaferimizin 104. yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Seyit Onbaşı ve Çanakkale Geçilmez Diyen tüm şehitleri rahmet ve minnetle anıyorum.
Malazgirt’te Alpaslan’ın dilinde, Surlarda Ulubatlı’nın elinde, Çanakkale cihadının yılında; Zemin kan kırmızı, ay yıldızı ak, O mübarek bayrak, işte bu bayrak! 18 Mart Çanakkale Zaferimiz Kutlu Olsun.
Toprağı vatan yapan şehitlerimizi Minnet ve Saygı ile anıyoruz. 18 Mart Çanakkale Zaferimiz kutlu olsun. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Minnetle Yâd ediyoruz.
18 Mart Çanakkale zaferinin 104. Yılında Tüm kahraman ecdadımızı sevgi, saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Ruhunuz Şad olsun, Çanakkale geçilmez.
Ay-Yıldız’a sarılanlar… Bu vatan size minnettardır. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Minnetle Yâd ediyoruz.
Tüm dünyaya Türklerin eğilmeyeceğini gösterdiğimiz büyük zaferi yıl dönümünde saygı ile anıyorum.
MEHMET ÂKİF ERSOY – ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi… Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâ’ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
18 Mart Çanakkale Zaferi Kutlama Mesajı
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi.
Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Çanakkale Şehitlerine şiiri – Mehmet Akif Ersoy
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
İlk yorum yazan siz olun.